19 Temmuz 2011 Salı

Sürdürülebilir Büyümeye BT Katkısı

      Sürdürülebilirlik nedir? Sürdürülebilir kalkınma ve sürdürülebilir büyüme nedir?

‘Sürdürülebilirlik’ 1980’lerin sonlarına doğru önem kazanmaya başlayan bir kavram. Birleşmiş Milletler dahil birçok uluslararası organizasyonun sürdürülebilirliğe ilişkin tanımları ve çalışmaları mevcut. Sürdürülebilirliği en basit şekilde bir toplumun ya da sürekliliği olan herhangi bir sistemin işlerini; sistemin hayati bağı olan ana kaynakları bozmadan, tüketmeden ve o kaynaklara aşırı yüklenmeden devam ettirebilmesi yeteneği olarak tanımlamak mümkün. Kısacası bu kavram, gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama kabiliyetini yok etmeden bugünün ihtiyaçları karşılamak anlamına geliyor.

‘Sürdürülebilirlik’ her ne kadar ekolojik ve doğal kaynakların korunmasına yönelik bir kavram olarak ortaya çıksa da, bunu sağlamak için geliştirilen metodlar ve bu metodların farklı alanlardaki yansımaları ‘Sürdürülebilir Kalkınma’ ve ‘Sürdürülebilir Büyüme’ kavramlarını oluşturdu.

Bu bağlamda ‘Sürdürülebilir Kalkınma’ kavramını ekonomik ve sosyal gelişmelerin ‘sürdürülebilir’ olmasıyla açıklayabiliriz. Bu yönde hazırlanan kalkınma programları, kaynakların kullanılmasında doğanın sınırlarını aşmayan, sürdürülebilir altyapılar oluşturulmasını gerektirmekte.

OECD’nin raporlarında sürdürülebilir kalkınma için iki önemli nokta yer alıyor: Birincisi, tek başına ekonomik büyümenin yeterli olmadığının, yani atılan her adımın ekonomik, toplumsal ve çevre boyutlarının birbirine bağlı olduğunun kavranması. İkincisi, sürdürülebilir kalkınmanın bu birbirine bağlı olma özelliğinin küresel boyutta ele alınması gerektiği. Sürdürülebilirliği engelleyecek sorunların belirli alanlarla sınırlı kalması ender rastlanan bir durum. Bu tür sorunlara kalıcı çözümler bulunması için karar alma ve çözüm oluşturma sürecinde ilgili tarafların işbirliği yapması gerekiyor. Sürdürülebilir kalkınma için ekonomik refah kadar toplum ihtiyaçlarının karşılanması ve çevre yönetimi de gereklidir. Ülkelerin tarihsel, ekonomik, toplumsal ve politik koşulları farklı olsa da, sürdürülebilir kalkınmanın temel ilkeleri hepsi için geçerlidir.

Sürdürülebilir Büyüme ise fiziksel sermayeye, insan kaynağına ve gelişmiş teknolojiye dayanan daha iktisadi bir kavram. Bunun sağlanması için işletmelerin içinde bulunduğu sosyal, çevresel ve ekonomik koşulların birarada değerlendirilmesi gerekiyor. Ekonomik, sosyal ve çevresel risk ve faktörleri bütünsel olarak ele alan işletmeler başarılı olup, karlılıklarını artırabilmektedir.

Sürdürülebilir Büyüme’nin temelinde ekonomik faaliyetlerin rahatça yürümesine imkan sağlayacak kurumsallaşmış bir demokratik sistem yatmakta. Böyle bir ortamda yatırımı yapanın hakları korunur, yatırımın geri dönüşünden bahsedilebilir, kalite ve verimlilik artıyor ve daha rekabetçi bir ekonomiye kavuşulur. Sürdürülebilir büyümenin doğal bir sonucu olarak iyi yönetilen ve yeni teknolojiyi geliştiren ya da kullanan kurumlar diğerlerini piyasadan siler. Ancak bu konuda etkin olanlar ayakta kalabilir.

Bütün bunları göz önünde bulundurarak ülkemiz için siyasi, ekonomik ve kurumsal reformların hayati önem taşıdığını söyleyebiliriz.


    Hangi gelişmeler ‘Sürdürülebilir Büyüme’ zorunluluğuna yol açtı? Günümüzde sürdürülebilirliği sağlamak neden zor?

Uzun süredir odak noktasını büyüme ve ekonomik faaliyetlerin oluşturduğu bir dünyada yaşıyoruz. Küresel üretim, çevresel istikrarsızlık ve tüketim şekillerindeki eğilim gibi birçok zorunluluğun ‘Sürdürülebilir Büyüme’ kavramını şirketlerin ana gündem maddesi haline getirdiğini  söyleyebiliriz. Önemli fırsatlarla beraber öngörülemeyen riskler içeren küreselleşme ve yeni teknolojiler, ekonomileri sürdürülebilir olmaya yönlendiriyor. Bunun yanı sıra çevre kirliliği ve iklim değişikliği gibi global konular dünya çapında birçok endüstriyi zora soktu. Dolayısıyla doğal kaynakların etkin kullanımı da dikkat edilmesi gereken hayati bir konu olarak ortaya çıktı. Etkenler arttıkça işlenmesi gereken veri miktarı arttı, bu verilerden sonuç üretilmesi karmaşıklaştı ve iş kararları almak her geçen gün daha güç hale geldi.

Ülkemiz açısından bakıldığında özellikle 2001 kriziyle beraber finansal akımların yönetimi ile ekonomik kaynakların doğru kullanımı sağlandı. Bununla birlikte etkin kaynak kullanımının üretim firmalarına yansıması istenilen düzeyde gerçekleşmedi. Makroekonomik istikrarın sağlayabileceği toplam fayda yeterince yararlanılamadı. Bu durum, ekonomik, sosyal ve çevresel boyutlarıyla yeni bir sürdürülebilir büyüme stratejisi ihtiyacını ortaya çıkardı. Gelişmekte olan ülkeler arasındaki rekabet bu ihtiyacın artmasına sebep oldu. Ayrıca AB sürecinin de Sürdürülebilir Büyüme stratejisini gerekli kıldığını söylemek mümkün.

Sürdürülebilirlik konusuna ve bu yönde alınması gereken önlemlere azami dikkat gösterilmesi gereken bir dönemde yaşıyoruz. Günümüzde istisnasız her iş kolunun sürdürülebilir olmak için alması gereken aksiyonlar bulunuyor. Müşteri ilişkileri yöneticisiden üretim elemanına, muhasebe elemanından tedarik zinciri yöneticisine kadar herkesin sorumluluğu var. Firmalar, kendileri için bir sürdürülebilirlik politikası belirlerken; dikkate alınması gereken etkenlerin fazla olması, bu politikaların uygulamaya alınması sürecinde yaşanan aksamalar ve performans problemleriyle politika arasındaki etkileşimin tutarlı bir şekilde belirlenememesi gibi birçok zorlukla karşılaşıyorlar.

İşletmeler açısından rekabetin giderek artması ‘Sürdürülebilir Büyüme’yi gerekli kıldığı kadar onu zorlaştıran etkenlerden biri. Yapılan araştırmalar hala birçok yöneticinin sürdürülebilirlik kavramının kendi kurumları için ne ifade ettiği ve bunu nasıl iş süreçlerine uygulayabilecekleri konusunda kararsız olduklarını gösteriyor. Önemli olan operasyonel ve finansal süreçleri sosyal ve çevresel faktörlerle birlikte ele almak. Yaptığı araştırmalarda TÜSİAD, teknoloji ve inovasyon kapasitesinin, Toplam Faktör Verimliliği düzeyini belirleyen en önemli birkaç unsurdan biri olduğunu belirtiyor. Başarılı olmanın yolu; işletmenin en iyi yaptığı işlere odaklanmasının yanı sıra  inovatif fikirler üretmekten ve bunları akılcı bir şekilde uygulamaktan geçiyor. İnovasyonun şirketin bir politikası haline gelmesi son derece önemli. Bu noktada ‘Şirketim sürdürülebilirlik için ne yapabilir?’ sorusundan ziyade ‘Sürdürülebilirlik şirketim için ne yapabilir?’ sorusunun sorulması faydalı olabilir. Böylece sürdürülebilirlik kavramının içselleştirilmesi ve çevre ile işletmeye eşit oranda katkı sağlayan bir yapıya kavuşması mümkün.

‘Sürdürülebilir Büyüme’yi etkin kılmak için yapılması gerekenler neler?

Sürdürülebilir Büyümeyi etkin kılmak için öncelikle birtakım politikaların belirlenmesi gerekiyor. Bu politikaların belirlenmesi için de ilk olarak sürdürülebilirlik oranının güvenli verilerle ölçülmesi gerekmekte. Coğrafi ve bölgesel gelişme farklılıkları, büyüme politikalarını belirleme açısından büyük önem taşıyor. Yapılan çalışmalarda bu farklılıklar mutlaka göz önünde bulundurulmalı.

Araştırmalar, Türkiye’nin Sürdürülebilir Büyüme stratejisinde başarıyı yakalaması için iyileşme sağlanması gereken alanların işgücü eğitimi, sermaye yatırımları ve teknolojinin gelişmesi şeklinde sıralandığını gösteriyor. İçinde bulunduğumuz küresel ekonomide yabancı yatırımların veya yabancı teknolojinin ülkemize çok daha hızlı bir şekilde gelmesi büyük avantaj. Bunun yanı sıra çalışanların eğitim, genel yetenek ve bilgi düzeylerini artırmak gerekiyor. Eğitim ve bilgi seviyesindeki artış, teknolojideki gelişmeleri beraberinde getiriyor. Bunun için insan kaynağına yatırım yapılmalı. Bu alanlarda sağlanacak gelişmeler ekonomik ve siyasi yapılarda iyileşmeyi sağlıyor. Tabi ki bunların sağlanması için ekonomik istikrar son derece önemli bir unsur. Sonuçta Sürdürülebilir Büyüme dediğimizde fiyat istikrarının bozulmadığı, ekonomik göstergeler ile makroekonomik dengelerin uyumlu olduğu, potansiyel büyüme seviyesine yakın büyüme oranlarının gerçekleştiği dönemler söz konusudur.

Yabancı yatırımların artması, yeni şirketler kurmanın kolaylaşması, bu yeni şirketlerin daha kolay kredi bulabilmesi, iş hukuku ve yasal zorunlulukların daha esnek bir hale getirilmesi gibi geliştirmelerin en önemli sonucu rekabet avantajını artırmak. Türkiye’nin sürdürülebilir büyüme performansına ulaşması için rekabetçi bir ekonomiye sahip olması ön koşul. Devlet Planlama Teşkilatı’nın ortaya koyduğu sürdürülebilir büyüme stratejilerinde de bu etkenleri görmek mümkün. Oluşturulan planda makroekonomik istikrar, makroekonomik kazanımların sosyal politikalarla güçlendirilmesi, yapısal ve kurumsal reformlar, yatırımların ihracata ve teknolojik gücü artırmaya yönlendirilmesi gibi unsurlar önemli yer tutuyor. Teknoloji tarafında ise Türkiye’nin AR-GE altyapısını güçlendirecek adımlar atmak gerekiyor. Yeni teknolojinin geliştirilmesi için yapılan çalışmalar ekonomik yapıda gerekli dönüşümü sağlayarak verimlilik ve büyüme hızını artıracaktır.

İşletmelerin sürdürülebilir büyüme trendini yakalamaları için öncelikle doğru stratejiler geliştirmesi ve bunları hayata almak için gereken kararları etkin bir şekilde almaları gerekiyor. Bu da kaliteli ve güvenilir verilere hızlı bir şekilde ulaşmak ile mümkün. Sürdürülebilirlik hedefine ne kadar ulaşıldığını ölçmek, izlemek ve riskleri yönetmek için etkin yönetim platformları oluşturulmalı. Gereksiz verilerin işlenmesi yüzünden oluşabilecek vakit kaybından kurtulmak, çevresel ve sosyal ortamları da içeren ‘büyük resim’i görmek gerekiyor. Bu alanda BT’nin sağladığı imkan ve uygulamalar bu ihtiyacın giderilmesine olanak sağlıyor. Bu sayede sürüdürülebilirlik stratejileri daha kolay uygulamaya alınıp başarısı etkin olarak ölçülebiliyor. BT yatırımlarının yanı sıra, bu yatırımları en doğru şekilde yönlendirecek kalifiye işgücüne de ihtiyaç var. Bu da işgücü eğitimine yatırım yapmakla sağlanıyor. İçinde bulunan pazarın trendlerine göre hareket etmek, elde edilen bilgileri bu şekilde yönlendirmek gerekiyor. Kısacası rekabette fark yaratmak için trendlerin önüne geçmek, bunun için de doğru BT ve İK yatırımları yapmak lazım. Böylece sürdürülebilir büyüme ve karlılık yakalamak mümkün.

Sürdürülebilir büyümenin oluşmasında bilişimin rolü nedir?

Sürdürülebilir Büyüme’yi sağlamak için performansı doğru yönetmek son derece önemli bir konu. Büyüme için kullanılan maliyetleri azaltma, karlılığı artırma ve hizmet – servis seviyelerini yükseltme gibi yöntemlerin ardında iş performansını artırma odağı olmalı. Çünkü günümüz dünyasında ‘İş Performansı’ kavramını sadece finansal performans çerçevesinde değerlendirmek yanlış olur. Müşteri yönetimi, satış ve pazarlama, insan kaynağı, ürünler/hizmetler ve tedarik zinciri kavramı da iş performansını değerlendirme sürecinde önemle ele alınması gereken konular. Kavramın bileşenleri arttıkça kurumlar bazında performans yönetiminin farklılaştığını söylemek mümkün.

İş performansını doğru ve etkin bir şekilde yönetmek için kurumsal kaynakları planlamak, tedarikçileri yönetmek, müşteri ilişkilerini ve riskleri kontrol altında tutmak, insan kaynağını yönetmek ve etkili bir karar alma sistemi için hızlı ve güvenilir raporlar almak gerekiyor. İşte Sürdürülebilir Büyüme için bilişimin önemi tam da bu noktada ortaya çıkıyor. Bilişim, iş performansını yönetmek için ERP, CRM, SCM, BI gibi araçlar sağlıyor. Doğru bilgi günümüzde şirketlerin sahip olduğu en önemli kaynak. Bu uygulamalar sayesinde iş performansını doğru yönetmek için ihtiyaç duyulan açık ve güvenilir bilgiye ulaşılıyor. Hızlı değişen iş koşullarına bu uygulamalar sayesinde zamanında cevap verilebiliyor.

Bu araçların şirket bazında özelleştirilecek ihtiyaçları daha kolay karşılamasını sağlamak mümkün. Büyüme stratejisi izleyen şirketler BT yatırımlarını önemle ele almalılar. Kritik olan verimli bir BT altyapısı kurmak ve onu etkinleştirmek. Günümüzde BT yatırımlarını; büyüyen pazar rekabetinin, yeni fırsatlara ulaşım zorluğunun ve işletme maliyetlerinin kontrol altında tutma gerekliliğinin getirdiği bir iş ihtiyacı olarak görmek gerekiyor. Ayrıca riskleri doğru tanımlamak, proaktif kararlar alabilmek ve stratejileri daha güvenilir analizlere dayandırmak için yine bu araçlara ihtiyaç var. Daha önceden bahsettiğimiz gibi iş süreçlerini sosyal ve çevresel faktörlerle birlikte ele almak sürdürülebilir kalkınma için son derece önemli. Bunun için yine bilişimin sunduğu olanaklara ihtiyaç var. Örneğin ‘Yeşil BT’ çözümleri kullanılarak enerji sarfiyatı azaltılmakta, şirket karlılığı artırılabilmekte ve çevreye katkı sağlanabilmektedir. Bu da sürdürülebilir büyüme stratejileri açısından önemli bir adım.
  
Şirketlerin spesifik iş ihtiyaçlarını ortaya koymaları ve stratejilerini belirlerken hangi bilgi işlem çözümünden ne şekilde faydalanacaklarına karar vermeleri sürecinde yetkin insan kaynağına sahip olmasının yanında doğru BT çözüm sağlayısıcı firmalarla çalışması da son derece önemli. Biz Bimsa olarak 35 yılı bulan tecrübemiz ve çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren Türkiye’nin öncü kuruluşlarından oluşan referanslarımızla müşterilerimizin iş performansını artırmasına katkı sağlayan güvenilir bir iş ortağıyız. Bilgi birikimimiz sayesinde platformdan bağımsız çözümler sunabiliyoruz. Sunduğumuz ürün ve hizmetlerin, müşterilerimizin sürdürülebilir büyüme trendini yakalamasında son derece önemli bir rol oynadığının bilincindeyiz. Bu yüzden danışmanlarımıza yatırım yaparak, gelişen ve değişen yeni teknolojik uygulamalar konusundaki güncel bilgilerini korumak için sürekli eğitimlerden geçmelerini sağlıyoruz. Böylece her zaman güncel teknoloji ve çözümlere hakim olan uzman kadromuz, müşterilerimize değer yaratan çözümler üretiyor. Müşterilerimizin sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmaları için kurumsal kaynak planlaması, müşteri ilişkileri yönetimi, ürün ömürü yönetimi, çevre ve iş güvenliği yönetimi, performans yönetimi, geridönüşüm yönetimi, enerji yönetimi ve tedarik zinciri yönetimini içeren uygulamalar sunuyoruz. En büyük amacımız müşterimizin yaptığı yatırımın hızlı geri dönüşünü sağlamak.

Güngör Kaymak, Bimsa Genel Müdürü

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder