19 Temmuz 2011 Salı

Neden Sanallaştırma?

Sanallaştırma günümüz makinelerinin sahip olduğu yüksek kapasiteleri efektif bir şekilde kullanabilmenin tek yolu. Kaynaklarımızı maksimum seviyede kullanabilmemizi sağlayan, bunu yaparken de esnek olabilen bir teknoloji. Bunun yanında fiziksel olarak ayrı ayrı çalışan makineleri tek bir fiziksel makinede konsolide ederek elektrik, soğutma ve operasyonel maliyetlerin düşürülmesini de sağlıyor.   

Sanallaştırma teknolojileri; günümüzde çok popüler olan kısmi sunucuları sanal hale getirme ile sınırlı değil. Kullandığımız her bileşeni sanal hale getirerek daha basit, efektif, yönetilebilir, esnek çözümler oluşturulabiliriz. Fiziksel olarak işlemci yansa bile hazırda bekleyen başka bir işlemci ile çalışmaya devam edebilmek, çalışan işletim sisteminin fiziksel olarak farklı bir sunucuya taşınabilmesi, felaketten kurtarma çözümlerinin çok daha ucuza ve kolay bir şekilde uygulanabilmesi gibi unsurları buna örnek olarak göstermek mümkün.

Sanallaştırmanın en önemli avantajlarından biri de “Yeşil BT”, yani kısaca daha az elektrik, daha az soğutma ve fiziksel olarak daha az makine kullanılması. Böylece binlerce farklı işletim sistemi fiziksel olarak çok daha küçük alanlarda barındırılabiliyor. Sonuç olarak, daha az alan, daha az enerji ihtiyacı, daha az soğutma ihtiyacı sağlanıyor. Artık günümüzde en değerli şey enerji. Dolayısı ile veri merkezlerinin ciddi şekilde enerji harcadığını göz önüne alırsak sanal hale getirilen her bir makine daha az enerji ile daha çok iş yapabilmemizi mümkün kılıyor.

Masaüstü sanallaştırılması, kullanıcıların işletim sistemlerini kullandıkları makinelerden bağımsız olarak kullanabilmelerini mümkün kılıyor. Bu sayede kullanıcı nereye giderse gitsin hangi makineyi kullanırsa kullansın, kendi işletim sistemine erişebiliyor ve onu kullanabiliyor. Hatta bu işletim sistemini salt okunur yapmak, bu sayede virüs vb. zararlı yazılımların bulaşmasını %100 engellemek mümkün. Masaüstü sanallaştırılması ile kullanıcıların şirketlerinde kullandıkları işletim sistemlerini, şirket dışına çıkarması engellendiğinden; güvenlik, veri kaybı, veri hırsızlığı gibi konularda önlemler alınabiliyor, iş için kritik olan verilerin dışarıya çıkartılması engellenebiliyor.

Cem Güneyli, Bimsa Sistem Mühendisi 

Mobil CRM Çözümleri

Bilgi çok daha “hızlı” ve “kolay” erişilebilir ve kullanılabilir olmak zorunda. Herkes gibi iş dünyası da gittikçe daha fazla mobiliteye ihtiyaç duyuyor ve mobil çözümleri talep ediyor. 2011 yılı ve önümüzdeki yıllarda tercih uygulamalar arasında aslan payını mobil uygulamalar alıyor.
Mobil uygulamalara yönelik ihtiyacın üç farklı boyutu var. Genel koşullar açısından bakıldığında müşteri beklentilerine hızlı cevap verebilmek ve rekabet ortamında ayakta kalabilmek önemli konular. İş hayatı açısından bilgiye her noktadan sürekli erişim ve mobil uygulamaların kullanılabileceği iş senaryolarındaki artış konuları öne çıkıyor. Son olarak teknoloji yönünden baktığımızda mobil cihazların yazılım ve donanım kapasitelerinin arttığını ve bulut bilişim sayesinde mobil cihazlar üzerinde veri tutma ihtiyacının azaldığını söylemek mümkün.
Birçok alanda olduğu gibi mobil çözümlerde de liderliği ele geçirmek isteyen SAP, web tabanlı SAP CRM 2007 ile başlayan CRM çözümleri konusundaki yükselişini, bulut bilişim altyapısına sahip CRM çözümleri ile devam ettirdi ve Sybase gibi güçlü bir mobil çözüm geliştiricisi şirketi bünyesine kattı.  Sybase ile birlikte geliştirdiği ve epeyce ses getireceği kesin olan uygulamasının arayüzü oldukça başarılı. Uygulama üzerinde kullanılabilecek senaryoları şöyle sıralayabiliriz:
-          Müşteri Yönetimi
*Temel Bilgiler
*İlgili Kişi Bilgileri
*Müşteriyle yapılan son etkileşimlere erişim
*Müşteriye telefon, e-mail ve navigasyonla doğrudan erişim
-          Mobil Satış Yönetimi
*Aktivite Yönetimi
*Fırsat Yönetimi
*Teklif ve Sipariş Yönetimi
-          Mobil Pazarlama Yönetimi
*Aday Müşteri Yönetimi
*Anket Yönetimi
-          Mobil Servis Yönetimi
*Hizmet Talebi Yönetimi
*Servis için Aktivite Yönetimi
-          Raporlama
*Temel raporlara online ve offline erişim
*Rapor sonuçlarına göre aksiyon planı yapılması
Erkan Kaya, Bimsa CRM Danışmanı

Kurumlarda Sosyal Medya

Sosyal medya son derece etkili bir araç. Günümüzde kişilerin yanı sıra şirketler de bu mecranın gücüne kayıtsız kalamıyorlar. Sosyal medya aynı zamanda herhangi bir ürünü veya hizmeti satın almadan önce danışılan, kullanıcıların olumlu/olumsuz yorumlarını paylaştıkları, kurum ve müşteriler arasındaki iletişimi artıran son derece sağlam bir kaynak, yeni bir iş yapış biçimi. Özellikle B2C alanında her geçen gün daha yaratıcı viral çalışmalarla karşılaşıyoruz. Bunlardan bazılarının etkisi televizyonda yayınlanan reklamlardan fazla olabiliyor. Sosyal medya, internet gücünün en fazla görülebildiği alanlardan biri. İster B2B ister B2C olsun, pazarlama faaliyeti olan her şirket, günümüz dünyasına ayak uydurmak için sosyal medya platformlarında yer almalı.
Biz Bimsa olarak Facebook, Twitter ve LinkedIn gibi sosyal ağlarda yer alıyoruz.  Hesaplarımızın yönetimi Pazarlama bölümüne ait. İçerik genellikle bu bölüm tarafından üretiliyor. Bunun yanı sıra şirket çalışanlarımızın da içerik desteği mevcut. Profilimizde kurumsal haberlerimizi, uzman danışmanlarımızın teknolojik ve BT alanındaki gelişmelerle ilgili yorumlarını, proje haberlerimizi ve iş ilanlarımızı yayınlıyoruz.  Ayrıca kurumsal çözümlerimiz olan E-Satınalma Platformu Pratis.Net ile İK ve Bordro Yönetimi çözümümüz olan HR-Web için de bu platformlar üzerinde profil oluşturduk. Böylece bu çözümlerimize ilişkin konuları daha spesifik bir biçimde takipçilerimizle paylaşabiliyoruz. Yine sosyal ağ kapsamında HR-Web için oluşturduğumuz ve www.hr-web.com.tr/forum/ adresinden ulaşılabilen bir İK forumumuz bulunuyor. Forum kullanıcıları İK, bordro ve kariyer yönetimine ilişkin her türlü sorularına yanıt bulabiliyorlar.
Önümüzdeki dönemde ise sosyal medya çalışmaları olarak YouTube üzerinden çözümlerimizi ve başarı hikayelerimizi paylaşmayı ve tamamlanacak geliştirmelere göre Google+ üzerinde yer almayı planlıyoruz.
Büşra Sayım, Bimsa Pazarlama ve İş Geliştirme Uzmanı 

İş Zekası ve Veri Madenciliği

Bilgiye ulaşmak kurumlar açısından her zaman önemli olmuştur. Günümüzde iş dünyasında başarıya ulaşmanın yollarından biri de anlamlı ve doğru bilgiye istenildiği anda kolayca ulaşmaktan geçiyor. İş süreçlerini etkinleştirmek, müşterileri daha iyi anlayabilmek, pazardaki gelişmeleri doğru bir şekilde takip edebilmek ve neticede çalışan performansını artırmak için bu son derece önemli bir konu.

İş zekası ile farklı kaynaklardan gelen veriyi derlemek ve toparlamak için gereken zaman minimize edilerek bu zamanın analize ayrılması, kurum içi veya dışı, her seviyede çalışanın ihtiyacına cevap verilebilmesi, bilginin paylaşımı anlamında iletişimin ve ortak karar verme sürecinin hızlandırılması, şirketlerin hızlı ve doğru kararlar alabilmeleri, strateji belirleyebilmeleri ve uyguladıkları taktiklerin sonuçlarını görmeleri ve kurumsal performansı ölçmeleri sağlanır. Tüm bunlar ancak iş zekası uygulamalarının etkin kullanımıyla yapılabilir. Bunu başarabilen şirketler bugünün rekabetçi iş dünyasında ayakta kalabilirler.

Bu gerekliliğin farkedilmesiyle birlikte İş Zekası araçlarında, yönetimsel rapor çeşitliliğinden mobil uygulamalara kadar çok geniş bir yelpazede geliştirmeler yapıldı. Bu sayede veri analizi yapmak daha da kolaylaştı. Doğru kararları vermek, istenilen sonuca ulaştıracak stratejileri belirlemek ve tüm bu süreci raporlarla izleyebilmek artık daha kolay.

İş Zekası çözümünün bileşenlerinden biri de Veri Madenciliği. Şirketler iş süreçlerine ilişkin çok büyük boyutta verileri yönetmek durumundalar. Bu büyük boyutlu veriler içerisinde gerekli veriye istenildiği anda ulaşamamak şirketler için önemli bir sorun teşkil eder. Veri madenciliği bu noktada devreye girerek kullanılabilir bilgiyi çıkarır ve veriler arasındaki ilişkiyi ve istatistiksel yapıları ortaya koyar. Bu bağlamda Veri Madenciliği önemli bir karar destek sistemidir. Pazarın değişen ihtiyaçlarına çabuk cevap vermek açısından bu tür sistemlerin önemi büyük. Gelecekte anlık karar verme yeteneklerinin bu alanda belirleyici olacağını söylemek mümkün. Sonrasında bu uygulamalardan daha hızlı sistemler oluşturması bekleniyor. Donanımsal olarak da bu uygulamaları destekleyen çözümlerde artış olacak.

Altay Rodoplu, Bimsa BO Danışmanı

Üretim Sektöründe Bilgi Teknolojileri

- Türkiye'de üretim sektörünün gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu gelişim sürecinde bilişim teknolojilerinin kullanımı şirketlere ne tür faydalar sağlıyor?
Global piyasada gün geçtikçe artan rekabet ile birlikte diğer parametrelerin yanında, üretim endeksleri, ülkelerin gelişmişlik göstergesi olarak sivrilmeye başladı. Aynı zamanda üretimin pazarlanması ve farklı piyasalara sunulabilmesi, ülkeleri ve şirketleri yeni rekabetçi çözüm arayışlarına itti. Bu Türkiye’deki üretim sektöründe de gözlemlenebilen bir trend. Doğru noktalarda kontrolü sağlamak ve maliyetleri düşürerek karlılığı arttırabilmek adına, şirketler BT yatırımlarına ve özellikle ERP (Kurumsal Kaynak Planlama) çözümlerine ilgi gösteriyorlar. BT çözümleri ile şirket içi üretim süreçlerinin optimizasyonu günümüzde şirketler için önemli bir hedef haline gelmiştir.
- Üretim süreçlerine BT’nin katkılarını küresel ölçekte rekabet açısından baktığınız zaman ne tür katkıları olacaktır?
Talep planlamaları ile paralelinde gerçekleştirilen üretim ve tedarik ağı planlamalarının iyileştirilmesi, bu süreçlerdeki stok optimizasyonları, üretim birim maliyetlerinin düşürülmesi, birim maliyetlerin direkt olarak etkilediği satış süreçleri ve dolayısıyla satış fiyatlarının optimizasyonu ve sonuç olarak CRM (Müşteri İlişkileri Yönetimi), globalleşmeyi gözüne kestiren ve bu yolda BT çözümlerine sırtını dayayan üretim şirketlerinin sağlayacağı stratejik ve operasyonel avantajlar.
- Özellikle KOBİ düzeyindeki şirketlerin BT yaklaşımlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu stratejik ve operasyonel hedeflerin sadece büyük ölçekli şirketler tarafından değil, KOBİ’ler tarafından da belirleniyor ve benimseniyor olması şaşırtıcı olmadığı gibi, uzun vadede global pazarda varolmak isteyen bu şirketlerin vizyonunu da ortaya koymaktadır. BT çözümleri sadece üretim şirketlerinin değil, süreçlerinde belli bir standardizasyon sağlamak isteyen, adım adım gelişime inanan ve yaptığı yatırımın sağlayacağı avantajlara vakıf KOBİ’lerin de radarına girdi. Sonuç olarak bu alandaki yatırımlar, gerek şirketler gerekse BT çözüm sağlayıcıları açısından ciddi bir ivme kazandı. Günümüzde, birbirinden ayrılması mümkün olmayan BT ve ERP çözümleri, SAP AG gibi piyasada lider konumda olan bir firma tarafından dahi, sürekli değişen pazarda müşteri memnuniyetini sağlayabilmek amacıyla  revize edilmekte ve bu bağlamda KOBİ’ler için özel sürümler piyasaya sürülmektedir.
Canku Bulak, Bimsa SAP DAnışmanlık Destek Merkezi Birim Yöneticisi

İş Zekası Çözümlerinde Mobil Uygulamalar

Mobil cihazlar ve bu cihazların internet erişimi geliştikçe, kurumlar mobil uygulamaları daha fazla tercih etmeye başladılar. Bu durum iş zekası ürünlerinin de gerlişmesini sağladı. Birçok üretici, mevcut raporları ve analiz sonuçlarını mobil cihazlardan erişilebilir hale  getiren ürünleri piyasaya sürdü.  En fazla tercih edilen iş zekası platformu SAP BusinessObjects’e BlackBerry , Windows Mobile ve Symbian işletim sistemli mobil cihazlardan erişimin sağlanması, yöneticiler için sevindirici bir haber oldu. Bunun için cihazın işletim sistemine uygun olan ‘Cliente’ uygulamasının indirilip kurulması yeterli.
Mobil cihazda Web Intelligence ve Crystal Reports  araçları ile hazırlanmış olan raporlar çalıştırılabiliyor ve bu raporlar cihazda saklanarak kurumsal ağa bağlantı sağlanamadığında dahi açılıp incelenebiliyor, yazıcıya gönderilip çıktıları alınabiliyor.
 Yine yüzlerce raporla ilgilenmek durumunda kalan çalışanlar için çok önemli olan  “Alert” mekanizması da mobil cihazlarda kullanılabilir durumda. Herhangi bir değerde belirlenen sınırlara göre bir değişiklik olduğunda, mobil cihazın bu değişiklikle ilgili uyarı vermesi sağlanabilir.  (‘X ürünü için bugünkü satış hedefinin % 80’i gerçekleşti’ gibi..)
Raporları başkaları ile paylaşabilmek de bir başka önemli özellik. İlgili dokümanın URL si mail yolu ile gönderilebiliyor, başkalarının da bu raporları incelemesi sağlanabiliyor.  Ayrıca mobil cihazdaki uygulamanın giriş sayfasına istenilen dokümanlar eklenebilir. Çok sayıda rapor arasında dolaşmadan sık kullanılan raporlara direkt erişilebilir ve “Favorilerim” listesi oluşturulabilir. SAP, LDAP  veya SAP BO  kullanıcı bilgileriyle giriş yapıp yetki dahilinde raporlara ulaşmak ve detaylı analizler yapmak mümkün. Bunun yanı sıra grafik tipinin çeşitliliği kullanımı kolaylaştırıyor.
Mobil cihazlar kullanılarak oluşturulan raporlar  kurumun zaten kullanmakta olduğu yöntemler ile hazırlandığı için ek kaynak ihtiyacı olmayacaktır. SAP BusinessObjects iş zekası paketinde yer alan Web Intelligence aracı,  Self-Service Reporting mantığı üzerine geliştirilmiş bir araçtır. Mobil cihazlar üzerindeki raporlar da bu araç ile geliştirildiği için,  IT yetkinliği olmayan kullanıcılar da bu uygulamadan faydalanabiliyor.
Sinan Çıklaçevik, Bimsa BO Danışmanı

CRM Uygulamalarındaki Yenilikler

Operasyonel CRM’in günümüzde çok önemli bir yere sahip olduğunu görüyoruz. Özellikle ERP (Kurumsal Kaynak Planlama) süreçlerini olgunlaştırmış ve belli noktalara taşımış kurumlar, kendi altyapılarını bu şekilde sağlamlaştırdıktan sonra müşteriyle etkileşimi artırmak ve bu etkileşimden oluşan veriyi verimli şekilde kullanmak için Operasyonel CRM’e hakettiği değeri vermeye başladılar.
Operasyonel CRM projeleri, gerek dünyada, gerekse ülkemizde başlangıçta fonksiyonel olmaktan çok prestij projeleriydi. Yani kurumlar, bu projeleri, bir gereklilikten çok bir lüks olarak değerlendiriyorlardı. Tahmin edileceği gibi, iş dünyasının genel geçer kurallarına hiç de uygun olmayan bu yaklaşım, verimsiz ve başarısız CRM projeleri ile sonuçlandı. Günümüzde gelinen noktaya bunları gelecek açısından gerekli tecrübeler olarak adlandırmak mümkün.
Günümüzün yükselen trendlerinden sosyal medya ağları, çok uzun zamandır kişiler arası bir paylaşım aracı olmaktan çıktı ve hızla B2C araçlarından biri olarak kullanılmaya başlandı. Bu trend, büyük pazar payına sahip yazılım devlerinin stratejilerine yön verdiği gibi, pazara birçok yeni oyuncunun girmesini de sağladı. CRM piyasasındaki yazılım devleri  ve bu  yeni oyuncular arasındaki rekabet her zamanki gibi CRM’e yatırım yapmak isteyen kurumlara fayda sağlayacak gibi gözüküyor.
Gerek rekabetin her geçen gün daha da kızıştığı piyasalarda müşteriyle doğru iletişimi sağlamak ve gerekse kurumların olmazsa olmazı bilgi sistemlerinin etkin kullanımının en önemli basamağını gerçekleştirmek için CRM’in doğru ve etkin bir şekilde yapılandırılması ve kullanımı her zamankinden daha önemli bir gereklilik olarak karşımıza çıkmaktadır.
Erkan Kaya, Bimsa CRM Danışmanı

Veri Depolama Çözümlerinde Yenilikler

Son 10 yılda yaşanan veri patlaması neticesinde, günümüzde veri depolama artık başlı başına ele alınması gereken bir konu haline geldi. Depolanan verinin ne kadar kritik olduğuna bağlı olarak kullanılacak olan teknoloji ve ürünler de farklılık gösteriyor. Genel olarak iş sürekliliği ve erişilebilirlik öncelikli olmak üzere; performans ve maliyet temelde ele alınması gereken iki konu. Sadece veriyi depolamak değil, sonrasında verinin sağlıklı bir şekilde erişilebilir olmasını sağlamak da bir diğer önemli husus. Depolama için seçilecek olan, ürün veya ürünlerin hangi teknolojileri destekleyeceği; sonrasında yapının nasıl çalışacağını, yönetileceğini, yedekleneceğini, geri dönme işlemlerinin nasıl yapılacağını belirleyeceğinden kritik bir karardır.
Günümüzde seçilecek olan ürünlerin teknolojik açıdan esnek olabilmesi son yıllarda depolama ürünlerinin en önemli özelliğidir. Aynı cihaz üzerinde farklı türde disklerin kullanılabilmesi, farklı iletişim protokollerinin desteklenmesi, veri yönetimi ile alakalı desteklenen teknolojiler ve hatta depolanan verinin uygulama seviyesinde entegre edilebilir olması en önemli özelliklerden bazılarıdır.
Şirketler genel olarak depolama ürünlerini seçerken; özellikle iş sürekliliğini arttıran, kolay uygulanıp-yönetilebilen, ölçeklenebilen ve destek konusunda problem yaşamayacakları ürünleri tercih ediyorlar. Küçük ve orta ölçekli firmalar; iş sürekliliği, maliyet ve kolay uygulanıp-yönetilebilme, destek konularına ağırlık verirken, büyük ölçekli firmalar ise; iş sürekliliği, performans, entegrasyon, ölçeklenebilirlik, destek ve felaketten kurtarma konularına dikkat ediyorlar. 
Şirketler depolayacakları verilerin miktarının hızla büyümesine ayak uydurabilmek için, yeni alacakları depolama ve yedekleme ürünlerinde verinin daha az yer tutmasını sağlayacak sıkıştırma ve tekilleştirme gibi teknolojileri tercih ediyorlar. Ayrıca firmalar verilerini kategorize ederek, bir ya da birden çok cihaz üzerinde verilerini farklı teknolojiler kullanan yapılarda barındırarak optimizasyon sağlamaya çalışıyorlar. Örneğin; iş kritik verileri için FC ve SCSI diskler tercih ederken; dosya paylaşımı, arşiv, yedekleme gibi verileri için SATA diskler tercih ediyorlar. FC-SCSI diskler iş sürekliliği, erişilebilirlik, performans üstünlüğü sağlarken; SATA diskler maliyet ve kapasite üstünlüğü sağlıyor.         
Firmalar artık verilerinin tamamını aynı kapsam içerisinde değerlendirmekten vazgeçmeli. Veri türüne, tipine, kritikliğine bağlı olarak değerlendirmeli ve uygulanacak çözümler de buna göre olmalıdır. Aksi taktirde firmaların performans başta olmak üzere, maliyet ve operasyonel zorluklarla başa çıkmaları gerekmekte.
Cem Güneyli, Bimsa Sistem Mühendisi

Etkin Veri Merkezleri

Veri merkezleri ile ilgili son 5 yılda daha önceki 20 yılda olmadığı kadar çok gelişme yaşandı. İş sürekliliği, işgücü verimliliği, enerji verimliliği konularında yeni çözümler,  teknolojiler bulundu, geliştirildi, uygulanıyor ve geliştirilmeye devam ediyor. Veri merkezleri için özellikle “İş sürekliliği” ve “Enerji verimliliği” konuları çok kritik önem taşımakta. Şirketlerin her yerden verilerine ve uygulamalarına güvenli bir şekilde erişebiliyor olmasının önemi çok büyük. Veri merkezleri bu noktada ön plana çıkıyor. Bu verilerin, uygulamaların nerede barındırılacağı, nasıl korunacağı, nasıl yönetileceği ve nasıl bütünlüğü bozulmadan erişilebilir halde tutulacağı konularını “Veri Merkezleri” başlığı altında cevaplıyoruz. Bütün bu iş ve işlemlerin mümkün olan en az enerji ile yapılması da bir diğer önemli husus.

Veri merkezi altyapılarında; konsolidasyon, operasyonel kolaylık ve standardizasyon, esneklik, kaynak kullanımının arttırılması, az enerji tüketimi, sahip olma maliyetleri ve harcamaların düşürülmesi  konuları beliryici unsurlar olarak karşımıza çıkmakta. Teknolojik olarak; Veri Merkezi Anahtarlama, Depolama Ağları, Uygulama Ağı, Veri Merkezi Güvenliği, Sunucu ve Masaüstü Sanallaştırma, Uygulama Sanallaştırma, Erişilebilirlik, Felaketten Kurtarma konuları en son yaşanan gelişmelerdir. Veri Merkezleri nin bu konularda belirlenmiş olan bilişim standartlarını sağlaması, ayrıca bu konularda hizmetler vermesi gerekiyor.     

Veri Merkezleri sektörü önümüzdeki yıllarda da sıkça adını duyacağımız ve gittikçe yaygınlaşacak olan bir sektör. Ülkemizde ise daha yolun başındayız. Türkiye’de genel olarak her kurum ve kuruluş kendi imkanları ile kendi sistemlerini, verilerini ve uygulamalarını kendi sistem odalarında barındırıyor. Ancak bu durumda her firma kendi ölçeğinde çözümler/teknolojiler kullanabiliyor. “Veri Merkezleri” bu çözümleri/teknolojileri hizmet olarak kurum veya kuruluşlara 7 gün 24 saat boyunca sağlayabiliyor olacak. Sistem, Servis ya da Uygulama bazında erişim anlaşmaları (OLA- Operational Level Agreement, SLA- Service Level Agreement ) ile firmaların kendi sistemlerini, verilerini, uygulamarını barındıracak, kiralayabilecek. İşletmeler bu işleri hizmet olarak alacak, kendi bünyelerinde çözüm geliştirmek zorunda kalmayacaklar.

Cem Güneyli, Bimsa Sistem Mühendisi

Bulut Bilişimde Yeni Eğilimler

- Bulut bilişim aslında 1960’larda ortaya atılan bir kavram olmasına rağmen bugünlerde oldukça revaçta; bunun başlıca sebebi nedir?

Öncelikle, tüm dünyada artık internete erişimin ne kadar kolay ve ne kadar hızlı yapıldığı ile ilgili bir durum bu. Ayrıca günümüzde kurumların daha fazla teknoloji kullanması ve verilerine her yerden, her zaman erişim ihtiyacı duymaları öncelikli nedenler arasında.

- Bulut bilişimin seyri hangi yöne doğru olacak?

            Bulut bilişim her kurumun teknoloji ile ilgili en temel ihtiyaçlarına çözüm sunduğu için yakın ve orta vadeli gelecekte de teknolojik gelişmeler bu yönde olacaktır. Her kurum kendi BT ihtiyaçlarını bulut bilişim çözümleri ile karşılamaya başlayacak ve bulut bilişim konusunda daha farklı iş modelleri ortaya çıkacak diye öngörüyorum.

- Kevin Kelly’nin ortaya attığı bulutlar arası bağlantıyı ifade eden “Intercloud” kavramı için neler düşünüyorsunuz?

            Bulutlar arası kaynak paylaşımını ifade eden “Intercloud” terimi son yıllarda çok popüler olmasına rağmen günümüzdeki iş modelleri ile yakın ve orta gelecekte pek mümkün görünmüyor. Teknolojik gelişmelere bağlı olarak uzun vadede mümkün olabilir. Ancak kavramsal olarak ele alırsak bulut bilişimin ne kadar önemli bir konsept olduğunu ve sağlayabileceği faydaları görmek açısından önemli.

- Her yerden ulaşım ve kullanımı ön gören bulut bilişim kavramı için nasıl yasal düzenlemeler gerekir? Sınırlar üstü kavram için karar verici kim olacak?

            Şu anki yasalar hali hazırdaki internet yapısı için yeterli değil, bu kesin. Bu durumda bulut bilişim için tabi ki yeni yasal düzenlemeler gerekli olacak. Burada her devlet için en temel sorun, sınırlarının (yetki alanının) ötesinde gerçekleşecek durumlar. Bütün devletlerin katıldığı denetçi kurum benzeri bir yapı çözüm olarak düşünülebilir. Sınırlar üstü konularda da bu kurum yetkili kılınabilir.

- Bulut bilişim bireysel ya da kurumsal kullanıcılara ne gibi yenilikler getirmeye devam edecek?

            Bulut bilişim ile bireysel ya da kurumsal olarak gelecek yenilikler; verilerin ve uygulamaların  bulut üzerinde barındırılıp bunlara her yerden erişim imkanı, daha ucuza farklı hizmet seçenekleri, lisanslı kullanımın artması sayesinde lisans maliyetlerinin düşmesi gibi yenilikler ilk etapta düşündüklerim.

Cem Güneyli, Bimsa Sistem Mühendisi         

Bulut Bilişimde İş Uygulamaları

- İş sürekliliği açısından bakıldığında kritik iş uygulamalarının bulut üzerinde yer almasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kritik iş uygulamaları aslında uzun süredir bulut üzerinde yer alıyor. İş sürekliliği açısından uygulamaların “bulut” üzerinde olması erişilebilirliği artırıyor. Burada güvenlik konusunun ciddi olarak ele alınması gerektiğini de belirtmekte fayda var. Bimsa olarak “Pratis.net” ve “Hr-Web” olmak üzere tamamen bizim tarafımızdan geliştirilen iki tane “bulut” uygulamamız var. Pratis ile müşteriler ve referanslı tedarikçiler arasındaki tüm ilişkinin izlenebildiği elektronik bir satınalma platformu oluştururken; HR-Web ile firmaların İK ve Bordro yönetimlerini etkin bir şekilde gerçekleştirmelerini sağlıyoruz. Her iki kurumsal uygulamada da işletmelerin verimliliğini artıran ve kullanıcıların sisteme her yerden, kolayca ulaşabilmesini sağlayan bir mantık mevcut.

- İş uygulamalarının veri merkezlerinde yer almasıyla birlikte ne tür yeni iş modelleri (kullandığın kadar öde vs) ortaya çıkmaktadır?

‘Kullandığın kadar öde’, ‘SaaS’ gibi yeni iş modelleri ortaya çıkıyor. Bu iş modelleri ile daha esnek ve sonuç odaklı çözümler bulmak mümkün oluyor.
·         ‘Kullandığın kadar öde’ modeli; kapasite olarak değişkenlik gösterek kurumlar için çok avantajlı bir model.
·         ‘SaaS’ modeli ise; kurumun ihtiyacı olan hizmeti doğrudan sağlıyor. Bu hizmetin sağlanmasında kullanılan donanım ve yazılımlar müşteriyi ilgilendirmiyor. Sonuçta müşteri kesintisiz olarak hizmetini alıyor.
Bizim geliştirdiğimiz Pratis ve HR-Web çözümlerinde de farklı modellere ve işletme ihtiyaçlarına göre bütçeleme yapmak mümkün.

- İnternet üzerinden doğrudan bir yazılımı kullanabilmenin avantajları nelerdir?

            Bir yazılımın internet üzerinden kullanılabilmesi öncelikle internete erişilebilen her yerden kullanılabileceği anlamına geliyor. Kullanıcıların hangi lokasyonda olduklarının bir önemi kalmıyor. Zaman ve mekandan bağımsız olma özelliği bu tür yazılımların erişilebilirlik değerini çok yüksek seviyelere çıkarıyor. Bu da iş sürekliliği ve verimlilik açısından büyük avantajlar sağlıyor.

- Bir yazılım yüklemeye gerek kalmadan kullanılabilen uygulamaların klasik uygulamalardan farkı nedir?

            Herhangi bir yazılım gereksinimi yoksa kullanıcı, farklı türde cihazları kullanarak internet yoluyla uygulamaya erişebilir demektir. Bu da günümüzde popüler olan pda, smart phone, cep telefonu, tabletpc, handheld vb. cihazların aktif olarak kullanılabilmesi demektir. Dolayısıyla kullanıcılar klasik uygulamalara erişmek için bir çalışma ortamına ihtiyaç duyarken, bu yöntem sayesinde uygulamalara her yerden erişebilmeleri mümkün kılınmış oluyor.

- Son dönemde kurumlar bulut üzerindeki uygulamalarla neler kazanabileceğinin farkında mı?

            Türkiye’de kurumlar malesef bu teknolojiler ile neler kazanabileceğinin farkında değil. Teknolojiyi bu kadar yakından takip etmek kolay değil ancak kurumların karar noktasında görev alan kimselerin vizyon ve misyon olarak bu teknolojilerin farkına varması şart. Bu aynı zamanda Türkiye’de BT pazarının ne kadar geliştiğinin göstergelerinden biridir.

- Türkiye’deki bulut üzerinden kullanılan iş uygulamaları dünya standartlarını yakalayabildi mi?

            Türkiye kullanılan BT teknolojileri açısından iyi bir konumda ve daha da iyi olabilecek niteliklere sahip. Bimsa olarak ‘Pratis.net ( http://www.pratis.net/)’ ‘HR-Web (www.hrweb.com.tr )’ in yanı sıra Bulut Bilişim’e yaptığımız yatırımlar önümüzdeki dönemde de devam edecek.

Cem Güneyli, Bimsa Sistem Mühendisi 

Bulut Bilişimde Altyapı

- Bulut bilişim altyapısının gerçek fiziksel altyapılara nazaran ne gibi farklıları bulunuyor?

            Genel ya da özel bulut yapıları aslında bazı açılardan hali hazırdaki fiziksel altyapılarımız ile örtüşüyor. Bulut yapılarına daha fazla rağbet edilmesi, genel ve özel bulutlara daha hızlı bağlanılabilmesinin sağlanabildiği ölçüde gerçekleşebilecek diye düşünüyorum. Teknolojik açıdan tek fark, kaynakların yönetiminin mantıksal olarak yapılması. Türkiye’de şu anda bazı kurumların kendilerine ait, bazı kurumların ise genel kullanıma açık bulut yapıları var.

- Bulut altyapısı ne gibi kullanıcılara ne gibi faydalar sağlıyor?

            Kullanıcı için en büyük yarar belirli bir makineden belli bir lokasyondan ziyade, her yerden her makine ile işini yapabilmesidir. Kullanıcının makinesinde bir problem olduğunda herhangi bir makineden işini yapmaya devam edebilir. (Burada makineden kastım masaüstü, notebook, netbook, tablet, pda, cep telefonu vb. cihazlar)

- “Private cloud” kurumlara daha güvenilir gelse de maliyetleri artırabiliyor. “Public cloud” ise kurumlara maliyet avantajı sağlarken veri güvenliği konusunda endişeler getiriyor. Bulut bilişim sizce nasıl kullanılmalıdır?

            Kurumlar bulut bilişim çözümlerini kullanırken; kendi BT yapılarını, zorunluluklarını gözününe almalı ve birtakım verilerini ve uygulamalarını özel bulutlarda barındırırken diğerlerini genel bulutlarda barındırmalılar. Ayrıca özel ve genel bulut hizmetini alırken veri güvenliği konusunda profesyonel çözümler kullanarak bu problemleri aşmalıdırlar. Güvenlik ile alakalı en önemli unsurlardan biri; aktif güvenlik yönetimi yapabilmek, yani bir olay gerçekleşirken buna tepki verebiliyor olmak. Yoksa olay sonrasında tepki verebiliyor olmak çok da önemli değil.

- Bu kavramının gelişiminde veri merkezlerinin oynadığı rol nedir? Veri merkezleri altyapıları oluşturulurken sizce hangi unsurlar göz önünde bulundurulmalı ki bulut bilişim kavramına uyum sağlayabilsin?

            Veri merkezleri konusu Türkiye için çok önemli bir konu, konumumuz itibari ile bölgenin veri merkezi olma yönünde ilerliyoruz. Bu konuya daha fazla hassasiyet ve önem verilmesi gerekiyor. Türkiye olarak elimizde olan önceliği kaybetmeden daha fazla veri merkezi yatırımı yapılarak bölgedeki diğer ülkeler için de veri merkezi olmalıyız. Veri merkezleri hakkında bir diğer kritik konu ise yasal düzenlemeler. Bu konuda da sürekli olarak gelişiyoruz. İnternet hattı taşıyıcı kurumların yurt dışından karasal hat ile Türkiye’ye gelebilmesi için gerekli yasal düzenlemelerin bir an önce tamamlanması çok önemli. Bahsettiğim gibi bulut bilişim çözümleri temelde internet hattı kapasitesi ve burada sağlanacak rekabet politikaları ile geliştirilebilir. Bunların dışında teknolojik ve altyapısal veri merkezleri bulut bilişime zaten ayak uydurabiliyorlar.

Cem Güneyli, Bimsa Sistem Mühendisi 

Bulut Bilişimde Güvenlik

- Bulutta karşılaşılan en büyük güvenlik sorunları nelerdir?

            Bence bulut bilişimdeki en büyük güvenlik problemi uygulama ile alakalı. Kurumlar bulut içerisindeki verilerini koruyabiliyorlar ancak bulut üzerinde barındırdıkları uygulamaların güvenlik kontrolü olması gerekenden daha düşük seviyede ya da hiç yok. Uygulamadan kaynaklanan bir güvenlik problemi arka tarafta korunan veriyi de tehlikeli durumlarda bırakabiliyor.

- Kullanıcıların aklına neler takılıyor? Hiç bilmedikleri bir yerde kendilerini güvende hissetmeleri için neler yapılıyor?

            Kullanıcılar açısından değişen hiçbir şey yok. Zira kullanıcılar genelde kullandıkları uygulamanın ya da verinin nerede, nasıl barındırıldığı ile ilgilenmiyorlar. Şu anda da kullanıcılar internet üzerinde hali hazırda kullandıkları uygulamaların, verilerin nasıl, nerede barındırıldığını bilmiyor ve ilgilenmiyorlar. Bu gayet normal bir durum. İnternet altyapısı, bulut bilişim altyapısı doğrudan onların problemi değil.

- Bulut üzerinde sunulan güvenlik çözümleriyle fiziksel alanda sunulan güvenlik çözümleri arasındaki farklar nelerdir?

            En büyük problemlerde biri de bu. Kurumlar fiziksel alanda sunulan güvenlik ile bulut üzerindeki güvenliği aynı seviyede görüyor. Özellikle gelen bulutlar üzerinde barındırılacak uygulama ve verilerin türüne, tipine, önemliliğine bağlı olarak farklı güvenlik çözümleri, hizmetleri kullanmak zorunda olduklarını anlatmak gerekiyor. 

- Bulut üzerindeki veriler için “daha fazla ya da az risk altında” diyebilir miyiz?

            Bulut üzerindeki veriler için risk tanımlamasını daha fazla ya da daha az şeklinde yapmak doğru değil. Risk tanımlaması kurumun ve kaynaklarının içeriği ile orantılı olarak belirlenmelidir.

- Buluttaki siber suçlarla ilgili yasal düzenlemeler hakkında ne düşünüyorsunuz? Ülke bağımsız bir ortamda nasıl yasal düzenlemeler gerekiyor?

            Bulut üzerinde gerçekleşen suçlar BT ile alakalı yasal düzenlemelerin en büyük problemi. Öncelikle internet üzerinde gerçekleşen suçlar ile ilgili yasal düzenlemeler tamamıyla bitirilmeli ve bulut bilişim için bütün devletlerin kabul ettiği bir kontrol ve denetleme mekanizması oluşturulmalıdır.

- Buluta yerleştirilen verilerin güvenliğinin yanında; kavramdan kaynaklanan “her yerden erişim olanağı” güvenlik tehdidini artırıyor mu?

            Günümüzde her yerden erişim zaten var olan bir kavram, burada önemli olan erişilebilecek kaynakların içeriği, bu kaynakların kontrolünün, denetiminin nasıl yapıldığıdır. Tabi ki her yerden erişim güvenlik tehdidini arttıran bir etmendir ancak bence içerik, denetim ve kontrol mekanizmaları daha önemli konulardır.

- Bulut üzerindeki veri kaybı nasıl engellenir? Ya da takip edilebilir mi?

            Bulut üzerindeki veri kaybının hali hazırdaki fiziksel sistemler üzerindeki veri kaybından bir farkı yoktur. Oluşabilecek veri kayıplarının engellenmesi ile ilgili çözümler tabi ki var. Veri kaybı ve bunun sebebini takip süreci, bulut bilişim için yasal çerçeveler içerisinde incelenmesi, standardının oluşturulması gereken bir durumdur.

Cem Güneyli, Bimsa Sistem Mühendisi

Dışkaynak Yönetimi

- Neden dışkaynak yönetimi?

Kurumlar, BT ihtiyaçları için kendi bünyelerinde kaynak barındırmak yerine dışkaynak kullanarak maliyetlerini optimize ediyorlar. Burada kullanılan dış kaynakları yönetmeleri, aldıkları hizmetlerin doğruluğunu belirleyen en önemli etmenlerden biridir. BT ile alakalı dışkaynak kullanımı, ihtiyaça göre odaklanmış hizmetlerin doğrudan alınabilmesini mümkün kıldığından bütün kurumlar için çok önemlidir. Ancak alınan hizmetlerin doğruluğunun kontrolünün yapılması özellikle BT ile alakalı hizmetlerde kritik rol oynamaktadır. Bulut bilişim, SaaS gibi trend olan konuların konuşulduğu, uygulandığı bir dönemdeyiz. Alınan bir hizmetin ya da yapılan bir işin doğru şekilde yapılması sonradan meydana gelebilecek problemlerin engellenmesini sağlayabilir.

- Dışkaynak seçimi ve yönetiminde başarıya ulaşmak için nelere dikkat edilmeli, neler yapılmamalıdır, bu doğrultuda püf noktaları nelerdir?

Dışkaynak seçiminde hizmeti sağlayacak olan firmanın bu konuda yaptığı çalışmalar, yatırımlar, yeterliliği ve tecrübeleri en önemli unsurlardır diye düşünüyorum. Dışkaynak seçiminde en önemli noktalardan bir tanesi 3. bir göz kullanarak yapılan işlerin doğruluğunun kontrol ettirilmesi. Dışkaynak hizmeti almadan önce hizmet içeriğinin belirlenmesi, gerekiyorsa bu konu için dışarıdan danışmanlık alınması bir diğer önemli husustur. Kurumların kendi bünyelerinde bulunan kaynaklar ile yaptırdıkları işleri, bunun da ötesinde gene dışkaynak kullanarak yaptırdıkları işleri güvenilir 3. bir göze kontrol ettirmeleri bunun için de dışkaynak kullanmaları güvenlik açısından önemli bir unsurdur.

- Dışkaynak kullanımında ve yönetiminde dünyada ve Türkiye'de son eğilimler nelerdir? Bu konuda gelecek öngörülerinizi de paylaşabilir misiniz?

Dışkaynak kullanımı Türkiye’de de gün geçtikçe daha fazla yaygınlaşmakta. Gelecekte daha fazla tercih edilen, kullanılan bir hizmet şekli olacak. Dünyada da, Türkiye’de de ‘Bulut bilişim, SaaS’ gibi servisler gelecekte daha fazla önem kazanacak. Günümüzde en önemli unsur veriye her yerden kolayca, güvenli bir şekilde erişmek; bu da bulut bilişim ile tam anlamıyla mümkün oluyor.

Cem Güneyli, Bimsa Sistem Mühendisi

Doküman Yönetimi Sistemleri

Bilgi şirketlerin stratejik varlığıdır. Bilginin transferi kolaylaştıkça bilgi güvenliğinin önemi de artmaktadır. Günümüzde işletmeler için bilgiyi yönetmek kadar onun güvenliğini sağlamak da son derece önemli bir konu haline geldi. Devlet tarafından düzenlenen uygulamalarla da bu konunun yasal zemini hazırlanmış durumda. Kısacası bilgi güvenliğini sağlamak yasal bir zorunluluk haline geldi.
Şirketlerin kritik bilgilerinin kontrolsüz dışarıya çıkmasını engelleyen veri kayıplarını önleme sistemlerinin (Data Loss Prevention – DLP) geliştirilmesi bilgi güvenliği açısından önemli bir konu. Bu sistemler önceden tanımlanmış kaynakları koruma altına alıyor. Tanımlanan kurum politikasına bağlı olarak korunan kaynaklar üzerinde yapılan tüm işlemler loglanıyor ve tanımlanmış politikalar kapsamında, bilginin dışarı çıkmasına izin vermiyor. İnternet günümüzde vazgeçemediğimiz bir unsur haline geldi. Dolayısıyla işletmelerin kayıtlarını daha etkin bir şekilde izlemeleri gerekiyor.
 5651 sayılı yasa gereği erişim sağlayıcıların internet erişimlerini loglaması gerekmekte. Birçok firma için bu yasal zorunluluktan öte hayati bir ihtiyaç. Yasalar göz önüne alınarak belirlenecek stratejilerin, mevzuat kapsamında tüm işletme genelinde uygulanması gerekiyor. Biz de Bimsa olarak bu konuya ilişkin ürünler kapsamında en iyi seçimi yaparak, erişim sağlayıcı şirketlere hem satış, hem de servis alanında hizmet vermekteyiz.  
Teknolojiler ilerledikçe sahip olduğumuz ürünler artık yetersiz kalmaya ve büyük bir network ü sadece firewall ve IPS ile korumak yeterli olmamaya başladı. Bununla birlikte sadece ataklar değil, gelip giden bilginin içerik kontrolü de önem kazandı. Günümüzde bu alanlara ilişkin birçok çalışmalar yapılmakta, gelecekte bu çalışmaların geliştirileceğini öngörmekteyiz.
Teknolojinin gelişmesi ve yayılması ile korunması gereken bilginin çoğalması ve bu sebepten yaşanan kayıpların artması şirketlerin ve kurumların bilgi güvenliği başlığı altındaki konulara ilgilerinin ve ihtiyaçlarının artmasına yol açtı. Günümüzde kurumların bilgi teknolojileri bütçelerinde kısıtlamaya gittiğini ancak bu bütçe içinde bilgi güvenliğine ait payın daha önceki yıllara kıyasla arttığını söyleyebiliriz. Kısıtlı bütçelerle hareket etmek zorunda olan kurumlar, ürünlere yatırım yapmak yerine servis satın almayı tercih etmeye başladılar.
Hüseyin Ulutürk, Bimsa Çözüm Yöneticisi

Bilgi Güvenliğinde Son Gelişmeler

Bilgi şirketlerin stratejik varlığıdır. Bilginin transferi kolaylaştıkça bilgi güvenliğinin önemi de artmaktadır. Günümüzde işletmeler için bilgiyi yönetmek kadar onun güvenliğini sağlamak da son derece önemli bir konu haline geldi. Devlet tarafından düzenlenen uygulamalarla da bu konunun yasal zemini hazırlanmış durumda. Kısacası bilgi güvenliğini sağlamak yasal bir zorunluluk haline geldi.
Şirketlerin kritik bilgilerinin kontrolsüz dışarıya çıkmasını engelleyen veri kayıplarını önleme sistemlerinin (Data Loss Prevention – DLP) geliştirilmesi bilgi güvenliği açısından önemli bir konu. Bu sistemler önceden tanımlanmış kaynakları koruma altına alıyor. Tanımlanan kurum politikasına bağlı olarak korunan kaynaklar üzerinde yapılan tüm işlemler loglanıyor ve tanımlanmış politikalar kapsamında, bilginin dışarı çıkmasına izin vermiyor. İnternet günümüzde vazgeçemediğimiz bir unsur haline geldi. Dolayısıyla işletmelerin kayıtlarını daha etkin bir şekilde izlemeleri gerekiyor.
 5651 sayılı yasa gereği erişim sağlayıcıların internet erişimlerini loglaması gerekmekte. Birçok firma için bu yasal zorunluluktan öte hayati bir ihtiyaç. Yasalar göz önüne alınarak belirlenecek stratejilerin, mevzuat kapsamında tüm işletme genelinde uygulanması gerekiyor. Biz de Bimsa olarak bu konuya ilişkin ürünler kapsamında en iyi seçimi yaparak, erişim sağlayıcı şirketlere hem satış, hem de servis alanında hizmet vermekteyiz.  
Teknolojiler ilerledikçe sahip olduğumuz ürünler artık yetersiz kalmaya ve büyük bir network ü sadece firewall ve IPS ile korumak yeterli olmamaya başladı. Bununla birlikte sadece ataklar değil, gelip giden bilginin içerik kontrolü de önem kazandı. Günümüzde bu alanlara ilişkin birçok çalışmalar yapılmakta, gelecekte bu çalışmaların geliştirileceğini öngörmekteyiz.
Teknolojinin gelişmesi ve yayılması ile korunması gereken bilginin çoğalması ve bu sebepten yaşanan kayıpların artması şirketlerin ve kurumların bilgi güvenliği başlığı altındaki konulara ilgilerinin ve ihtiyaçlarının artmasına yol açtı. Günümüzde kurumların bilgi teknolojileri bütçelerinde kısıtlamaya gittiğini ancak bu bütçe içinde bilgi güvenliğine ait payın daha önceki yıllara kıyasla arttığını söyleyebiliriz. Kısıtlı bütçelerle hareket etmek zorunda olan kurumlar, ürünlere yatırım yapmak yerine servis satın almayı tercih etmeye başladılar.
İbrahim Özkaya, Bimsa Bilgi Güvenliği Uzmanı

İş Zekası Uygulamaları ve İş Zekası Sorunlarına Çözümler

Günümüz iş dünyasında değişimin baş döndürücü hızı ve artan rekabet koşulları şirketleri yeni ürünler ve hizmetler geliştirmek, pazardaki konumlarını güçlendirmek, her gün artan ve değişen müşteri taleplerini yerine getirmek zorunda bırakmaktadır. Bunun sonucunda kaynakların şirket stratejileri doğrultusunda verimli kullanılması ve kurum çapında bütünleşmiş bilgi her zamankinden daha çok öneme sahiptir. İşte bu noktada iş zekasının önemi ortaya çıkıyor. İş zekası ile farklı kaynaklardan gelen veriyi derlemek ve toparlamak için gereken zaman minimize edilerek bu zamanın analize ayrılması, kurum içi veya dışı, her seviyede çalışanın ihtiyacına cevap verilebilmesi, bilginin paylaşımı anlamında iletişimin ve ortak karar verme sürecinin hızlandırılması, şirketlerin hızlı ve doğru kararlar alabilmeleri, strateji belirleyebilmeleri ve uyguladıkları taktiklerin sonuçlarını görmeleri ve kurumsal performansı ölçmeleri sağlanır. Tüm bunlar ancak iş zekası uygulamalarının etkin kullanımıyla yapılabilir. Bunu başarabilen şirketler bugünün rekabetçi iş dünyasında ayakta kalabilirler.

Piyasadaki başarılı iş zekası projeleri ve bu projeleri gerçekleştiren şirketlerin kendi sektöründeki başarısı diğer şirketlerin iş zekası uygulamalarına yönelik ilgisini arttıran nedenlerden biri olarak göz önüne alınabilir. Buna ilaveten iş zekası uygulamalarında bütçe planlama, finansal konsolidasyon, veri madenciliği, balanced scorecard gibi uygulamaların nasıl kullanıldığı da önem kazanmaktadır. İş zekasının sadece raporlamadan ibaret olmadığı, bu uygulamaların sağlayacağı katma değer ve rekabet avantajı şirketlere anlatılarak iş zekası bilinci oluşturmada mesafe alınabilir.

Bugün başarısız olan iş zekası projelerine bakıldığında arkasında şirketin bakış açısı ve kurum kültüründen kaynaklanan nedenlerin ciddi bir yeri olduğu görülebilir. Kurumlar iş zekası projelerine önemli bir kaynak ayırmasına rağmen hala eski alışkanlıklarını değiştiremedikleri, hala eski iş yapış şekillerini bırakamadıkları için bu uygulamalardan yeterli verimi alamayabiliyor, iş zekası uygulamalarının yapabileceği birçok işi kurum çalışanları kendileri yapmaya devam ediyor. Projelerin başarıya ulaşması için bu anlayışın kesinlikle değişmesi gerekir. Burada şirket üst yönetiminin işi sahiplenmesi, uygulamaları bizzat kendisinin kullanması ve çalışanları buna yönlendirmesi önem kazanıyor. Projenin başarısını tehdit eden diğer bir etken olarak ise proje ekibinin şirketteki veri akışına hakim olmaması sayılabilir. Bunun sonucunda proje süresinin uzaması, aynı işlerin tekrar yapılması, bazı işlerin gereksiz yere yapılması gibi sorunlarla karşılaşılabilinir.

Zorlaşan rekabet ortamı, müşterilerin isteklerine cevap verme isteği ve farklı ihtiyaçlar nedeniyle kurumlar günümüzde birden fazla sistem kullanmak zorunda kalmaktadır. Her sisteme kendine özgü veriler girilmekte, girilen verileri arttıkça bunların raporlanması, analiz edilmesi ve dolayısıyla karar verme süreci zorlaşmaktadır. İş zekası yeni fırsatlar yaratma, maliyetleri düşürme, karar verme gibi amaçlar için tüm bu sistemlerdeki veriyi konsolide ederek bilgiye dönüştürüyor ve anlamlı bir formatta kullanıcılara sunuyor.

Altay Rodoplu, Bimsa SAP BO Danışmanı

ERP ve Yeni ERP Trendleri

 Türkiye’de gerçekleştirilen ERP  çalışmalarını özetleyebilir misiniz?

Türkiye’de ERP projesi gerçekleştirmiş ve katma değerini yıllardır gören, sonrasında kullandıkları uygulamayı daha üst seviyelere çıkaran kurumların sayısı oldukça fazla. ERP süreçlerini sistematik şekilde oturttuktan sonra sağlanan fayda; iş zekası, bütçe, iş akışları, doküman yönetimi uygulamaları sayesinde katlanarak devam ediyor. Bunun yanında ERP’ye yeni giren kurumların da sayısı oldukça fazla. Ülkemizin içerisinde bulunduğu büyüme ile birlikte daha çok kurum ERP’yi uygulamaya başladı. ERP artık sadece büyük ölçekli firmalar tarafından değil, KOBİ’ler tarafından da tercih ediliyor.

 2010 yılında Türkiye’de yapılan önemli ERP çalışmaları hangileri oldu?

BİMSA olarak 2010 yılında başarılı ERP projelerine imza attık. Anadolu Cam, Rusya operasyonlarını BİMSA danışmanlığında ERP üzerinde yürütüyor hale geldi. Şişecam Cam Ambalaj Grubu kuruluşlarının tamamında Şişecam iş birimleri ve Enformasyon Teknoloji birimleri tarafından oluşturulan bilgi sistemleri (Muhasebe, Müşteri Hesap Kartı, Bütçe, Sipariş-Stok-Sevkiyat, Üretim, Malzeme Yönetimi, Personel vb.) uygulanmaktaydı. Günümüzde küreselleşmenin iş yönetimi anlayışında getirdiği değişimler ve bunun Şişecam’daki yansımaları göz önüne alınarak yurtiçi/yurtdışı tüm grup şirketlerinde uluslararası bir İş Yönetim Sistemi (ERP – Enterprise Resource Planning) çözümüne geçilmesi öngörüldü.

KORDSA Global’de gerçekleştirdiğimiz İK projesi ile, Kordsa Global’in 9 farklı ülkede bulunan 11 fabrikasında üretimi yapılan ürün spesifikasyonlarının ve bu ürünlere bağlı olarak gerçekleştirilen test sonuçlarının tek bir sistem altında konsolide edilmesi ve yönetilmesini amaçladık.

Bununla birlikte Başak Groupama’da gerçekleştirdiğimiz Roll Out projesi de yüksek müşteri memnuniyeti ile tamamladığımız projelerden biri.

ERP genellikle belirli bir hacime ulaşmış firmalar tarafından tercih ediliyor. Firmanız ERP’nin bu durumunu değiştirmek ve görece daha ufak firmalarca da  kullanımını yaygınlaştırmak için ne gibi çalışmalar yapıyor?

Bu düşünce zamanla birlikte azalıyor. Daha önceden söylediğim gibi Kobiler de artık ERP yi tercih ediyor. Günümüzde kurumlar BT konusunda daha bilinçli ve farkındalıkla, araştırarak bize taleplerini iletiyor. Biz de bu talepler üzerinden daha doğru çözümler üretebiliyoruz.

 2011 ERP trendleri neler olacak?

2011’de yeni kurulumlar devam edecek. Bunların yanında SAP alanındaki CRM, İş Zekası, Strateji Yönetimi, Doküman Yönetimi, İş Akışı Yönetimi gibi yeni teknoloji ve çözümler odak noktamız. Bu alanlarda proje üretmeye devam edeceğiz.

Bunun yanı sıra BİMSA olarak sigorta sektöründe çok önemli bir deneyimimiz var ve sektörün ihtiyaçlarını iyi biliyoruz. Önümüzdeki dönemde bu ihtiyaçlara özel çalışmalar gerçekleştiriyor olacağız.
 

Bimsa İK Uygulamaları

Şirketinize 1 yılda yerleştirilen ortalama kişi sayısı nedir?

Yılda ortalama 15 kişi (yeni işe alımlar ve ayrılanların yerine başlayanlar dahil)

Yakın zamanda işe alacağınız eleman ve yöneticilerde aradığınız özellikler nelerdir?

İşe alımlarda, hem yönetici hem de eleman pozisyonlarında özellikle aradığımız temel nitelikler; takım çalışmasına yatkınlık, güçlü insan ilişkileri, araştırmacı ve kendini geliştirmeye açık kişilik ve analitik düşünme ile yüksek problem çözme becerisi olarak özetlenebilir. Ayrıca aradığımız pozisyona ilişkin yetkinlikler ve teknik bilgi beceriler de, pozisyonun içerisinde bulunduğu iş ailesi ve seviyesine göre farklılıklar gösterebiliyor.

Management Trainee programına katılım koşullarınız neler?

Management Trainee kapsamında, yüksek potansiyelli genç çalışanlarımızın yer aldığı gelişim programı bulunmakta. Bu program kapsamındaki çalışanlarımıza, yönetici ve liderlik becerilerini geliştirmeye yönelik eğitim ve uygulamalar sunuluyor. Programa katılım için, çalışanların bulundukları pozisyonda yüksek performans göstermeleri ve yer aldıkları proje ile çalışmalarda yönlendirici rol oynamaları beklenmekte.

Yeni mezun işe alımlarla ilgili olarak Genç Yetenekler Yetiştirme programımız bulunmaktadır. Bimsa Genç Yetenekler Yetiştirme Programımıza dahil olan arkadaşlarımız, 5 ay sürecek bireysel, teknik ve işbaşı eğitim programına katılıyorlar. Bu program kapsamında, BİMSA içerisinde görev yapan teknik danışmanlarımız ve uzman personelimizle birlikte çalışma, devam eden projelerimiz konusunda bilgi alma ve projelerimize katılma fırsatı bulabiliyorlar.

Programın içerisinde, katılımcılarımızın potansiyellerini gerçekleştirmelerine yardımcı olmaya, iş performanslarını yüksek tutmaya ve onları gelecekte yüklenecekleri sorumluluklara hazırlamaya yönelik gelişim faaliyetleri yer alıyor.
Genç yetenekler Yetiştirme Programına başvuru için, üniversitelerin 4 yıllık bölümlerinden mezun olmak ön koşul. Adaylar arasından seçim ise yapılan yabancı dil testi ve değerlendirme merkezi uygulaması ile gerçekleştirilmektedir.

Şirketinizde çalışmak isteyenlere iş başvurusu için hangi kanalları kullanmalarını tavsiye ediyorsunuz? İş başvurusu ve ilan kanallarınız neler?

İş ilanlarımız internet üzerinden yapılmaktadır. Mevcut durumda Kariyer.Net ve  Sabancı Holding kariyer sayfası üzerinden iş ilanlarımız yayınlanıyor. Ancak bunun haricinde e-mail yolu ile bize ulaşan aday özgeçmişlerini de değerlendiriyoruz. Ayrıca aday bulmakta zorlandığımız spesifik teknik pozisyonlarımız için de farklı İnsan Kaynakları Danışmanlık firmaları ile işbirliklerimiz devam ediyor. Bunun yanı sıra Facebook ve Twitter gibi sosyal medya ağlarında oluşturduğumuz profillerde de ilanlarımıza yer veriyoruz.

İşe alım sürecinde adaylara uyguladığınız test ve sınavlar hakkında kısa bilgi verir misiniz?

Yabancı dil testi, kişilik envanteri ve yüz yüze yapılan mülakatlar başlıca işe alım araçlarımızı oluşturuyor. Yüz yüze mülakatlar hem insan kaynakları hem de ilgili fonksiyon yöneticisinin katılımı ile yapılıyor.
Genç Yetenek Yetiştirme Programı için işe alımlarda ise, adayların yetkinliklerinin birebir gözlenebildiği farklı araçların kullanıldığı değerlendirme merkezi uygulamasını tercih ediyoruz.

Sektörünüzde kariyer yapmak isteyen genç üniversitelilere önerileriniz neler?

Bilgi Teknolojileri sektöründe çalışmak isteyen yeni mezun arkadaşlarımızın, üniversitede kazandıkları bilgi ve becerileri, kendileri açısından pozitif fark yaratacak şekilde geliştirmeleri önem taşıyor. İçerisinde bulunmayı hedefledikleri sektörün dinamiklerinin farkında olarak, yönelmek istedikleri kariyer yolu için kendilerine ulaşılabilir hedefler koymaları gerekiyor. Yönelmek istenen konuda uzmanlaşmak bir gereklilik olmakla birlikte, günümüzde bilgi teknolojileri sektöründe çoklu uzmanlıklar gündemde. Bu nedenle gelişime her zaman açık olmak ve kendi kendini geliştirebilme yetkinliği ayırt edici bir özellik olmaktadır.

Çalışanlarınıza tanıdığınız sosyal olanaklar ve yan haklar hakkında bilgi verir misiniz?
Şirketimizde tüm çalışanlarımızın katılımıyla geçekleştirilen yemek, gezi vb. sosyal aktivitelerimiz bulunuyor. Ayrıca Sabancı Holding çerçevesinde gerçekleştirilen bir çok sosyal gruba (fotoğrafçılık kulübü, sinema kulübü, TSM korosu vb.) ve happy hour etkinliklerine katılma olanakları var. Ofisimizde yer alan hobi odamız ve kütüphanemiz, çalışanlarımızın gönüllü katılımları ile oluşturuldu. Yan haklar olarak şirketimizde Sağlık Sigortası, Hayat ve Kaza sigortası, Bireysel Emeklilik Şirket Katkısı gibi olanaklarımız bulunmaktadır. Ayrıca öğle yemeği ve servis imkanlarımız da vardır.

Batuhan Özsipahi, Bimsa İK ve İdari İşler Müdürü

Sürdürülebilir Büyümeye BT Katkısı

      Sürdürülebilirlik nedir? Sürdürülebilir kalkınma ve sürdürülebilir büyüme nedir?

‘Sürdürülebilirlik’ 1980’lerin sonlarına doğru önem kazanmaya başlayan bir kavram. Birleşmiş Milletler dahil birçok uluslararası organizasyonun sürdürülebilirliğe ilişkin tanımları ve çalışmaları mevcut. Sürdürülebilirliği en basit şekilde bir toplumun ya da sürekliliği olan herhangi bir sistemin işlerini; sistemin hayati bağı olan ana kaynakları bozmadan, tüketmeden ve o kaynaklara aşırı yüklenmeden devam ettirebilmesi yeteneği olarak tanımlamak mümkün. Kısacası bu kavram, gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama kabiliyetini yok etmeden bugünün ihtiyaçları karşılamak anlamına geliyor.

‘Sürdürülebilirlik’ her ne kadar ekolojik ve doğal kaynakların korunmasına yönelik bir kavram olarak ortaya çıksa da, bunu sağlamak için geliştirilen metodlar ve bu metodların farklı alanlardaki yansımaları ‘Sürdürülebilir Kalkınma’ ve ‘Sürdürülebilir Büyüme’ kavramlarını oluşturdu.

Bu bağlamda ‘Sürdürülebilir Kalkınma’ kavramını ekonomik ve sosyal gelişmelerin ‘sürdürülebilir’ olmasıyla açıklayabiliriz. Bu yönde hazırlanan kalkınma programları, kaynakların kullanılmasında doğanın sınırlarını aşmayan, sürdürülebilir altyapılar oluşturulmasını gerektirmekte.

OECD’nin raporlarında sürdürülebilir kalkınma için iki önemli nokta yer alıyor: Birincisi, tek başına ekonomik büyümenin yeterli olmadığının, yani atılan her adımın ekonomik, toplumsal ve çevre boyutlarının birbirine bağlı olduğunun kavranması. İkincisi, sürdürülebilir kalkınmanın bu birbirine bağlı olma özelliğinin küresel boyutta ele alınması gerektiği. Sürdürülebilirliği engelleyecek sorunların belirli alanlarla sınırlı kalması ender rastlanan bir durum. Bu tür sorunlara kalıcı çözümler bulunması için karar alma ve çözüm oluşturma sürecinde ilgili tarafların işbirliği yapması gerekiyor. Sürdürülebilir kalkınma için ekonomik refah kadar toplum ihtiyaçlarının karşılanması ve çevre yönetimi de gereklidir. Ülkelerin tarihsel, ekonomik, toplumsal ve politik koşulları farklı olsa da, sürdürülebilir kalkınmanın temel ilkeleri hepsi için geçerlidir.

Sürdürülebilir Büyüme ise fiziksel sermayeye, insan kaynağına ve gelişmiş teknolojiye dayanan daha iktisadi bir kavram. Bunun sağlanması için işletmelerin içinde bulunduğu sosyal, çevresel ve ekonomik koşulların birarada değerlendirilmesi gerekiyor. Ekonomik, sosyal ve çevresel risk ve faktörleri bütünsel olarak ele alan işletmeler başarılı olup, karlılıklarını artırabilmektedir.

Sürdürülebilir Büyüme’nin temelinde ekonomik faaliyetlerin rahatça yürümesine imkan sağlayacak kurumsallaşmış bir demokratik sistem yatmakta. Böyle bir ortamda yatırımı yapanın hakları korunur, yatırımın geri dönüşünden bahsedilebilir, kalite ve verimlilik artıyor ve daha rekabetçi bir ekonomiye kavuşulur. Sürdürülebilir büyümenin doğal bir sonucu olarak iyi yönetilen ve yeni teknolojiyi geliştiren ya da kullanan kurumlar diğerlerini piyasadan siler. Ancak bu konuda etkin olanlar ayakta kalabilir.

Bütün bunları göz önünde bulundurarak ülkemiz için siyasi, ekonomik ve kurumsal reformların hayati önem taşıdığını söyleyebiliriz.


    Hangi gelişmeler ‘Sürdürülebilir Büyüme’ zorunluluğuna yol açtı? Günümüzde sürdürülebilirliği sağlamak neden zor?

Uzun süredir odak noktasını büyüme ve ekonomik faaliyetlerin oluşturduğu bir dünyada yaşıyoruz. Küresel üretim, çevresel istikrarsızlık ve tüketim şekillerindeki eğilim gibi birçok zorunluluğun ‘Sürdürülebilir Büyüme’ kavramını şirketlerin ana gündem maddesi haline getirdiğini  söyleyebiliriz. Önemli fırsatlarla beraber öngörülemeyen riskler içeren küreselleşme ve yeni teknolojiler, ekonomileri sürdürülebilir olmaya yönlendiriyor. Bunun yanı sıra çevre kirliliği ve iklim değişikliği gibi global konular dünya çapında birçok endüstriyi zora soktu. Dolayısıyla doğal kaynakların etkin kullanımı da dikkat edilmesi gereken hayati bir konu olarak ortaya çıktı. Etkenler arttıkça işlenmesi gereken veri miktarı arttı, bu verilerden sonuç üretilmesi karmaşıklaştı ve iş kararları almak her geçen gün daha güç hale geldi.

Ülkemiz açısından bakıldığında özellikle 2001 kriziyle beraber finansal akımların yönetimi ile ekonomik kaynakların doğru kullanımı sağlandı. Bununla birlikte etkin kaynak kullanımının üretim firmalarına yansıması istenilen düzeyde gerçekleşmedi. Makroekonomik istikrarın sağlayabileceği toplam fayda yeterince yararlanılamadı. Bu durum, ekonomik, sosyal ve çevresel boyutlarıyla yeni bir sürdürülebilir büyüme stratejisi ihtiyacını ortaya çıkardı. Gelişmekte olan ülkeler arasındaki rekabet bu ihtiyacın artmasına sebep oldu. Ayrıca AB sürecinin de Sürdürülebilir Büyüme stratejisini gerekli kıldığını söylemek mümkün.

Sürdürülebilirlik konusuna ve bu yönde alınması gereken önlemlere azami dikkat gösterilmesi gereken bir dönemde yaşıyoruz. Günümüzde istisnasız her iş kolunun sürdürülebilir olmak için alması gereken aksiyonlar bulunuyor. Müşteri ilişkileri yöneticisiden üretim elemanına, muhasebe elemanından tedarik zinciri yöneticisine kadar herkesin sorumluluğu var. Firmalar, kendileri için bir sürdürülebilirlik politikası belirlerken; dikkate alınması gereken etkenlerin fazla olması, bu politikaların uygulamaya alınması sürecinde yaşanan aksamalar ve performans problemleriyle politika arasındaki etkileşimin tutarlı bir şekilde belirlenememesi gibi birçok zorlukla karşılaşıyorlar.

İşletmeler açısından rekabetin giderek artması ‘Sürdürülebilir Büyüme’yi gerekli kıldığı kadar onu zorlaştıran etkenlerden biri. Yapılan araştırmalar hala birçok yöneticinin sürdürülebilirlik kavramının kendi kurumları için ne ifade ettiği ve bunu nasıl iş süreçlerine uygulayabilecekleri konusunda kararsız olduklarını gösteriyor. Önemli olan operasyonel ve finansal süreçleri sosyal ve çevresel faktörlerle birlikte ele almak. Yaptığı araştırmalarda TÜSİAD, teknoloji ve inovasyon kapasitesinin, Toplam Faktör Verimliliği düzeyini belirleyen en önemli birkaç unsurdan biri olduğunu belirtiyor. Başarılı olmanın yolu; işletmenin en iyi yaptığı işlere odaklanmasının yanı sıra  inovatif fikirler üretmekten ve bunları akılcı bir şekilde uygulamaktan geçiyor. İnovasyonun şirketin bir politikası haline gelmesi son derece önemli. Bu noktada ‘Şirketim sürdürülebilirlik için ne yapabilir?’ sorusundan ziyade ‘Sürdürülebilirlik şirketim için ne yapabilir?’ sorusunun sorulması faydalı olabilir. Böylece sürdürülebilirlik kavramının içselleştirilmesi ve çevre ile işletmeye eşit oranda katkı sağlayan bir yapıya kavuşması mümkün.

‘Sürdürülebilir Büyüme’yi etkin kılmak için yapılması gerekenler neler?

Sürdürülebilir Büyümeyi etkin kılmak için öncelikle birtakım politikaların belirlenmesi gerekiyor. Bu politikaların belirlenmesi için de ilk olarak sürdürülebilirlik oranının güvenli verilerle ölçülmesi gerekmekte. Coğrafi ve bölgesel gelişme farklılıkları, büyüme politikalarını belirleme açısından büyük önem taşıyor. Yapılan çalışmalarda bu farklılıklar mutlaka göz önünde bulundurulmalı.

Araştırmalar, Türkiye’nin Sürdürülebilir Büyüme stratejisinde başarıyı yakalaması için iyileşme sağlanması gereken alanların işgücü eğitimi, sermaye yatırımları ve teknolojinin gelişmesi şeklinde sıralandığını gösteriyor. İçinde bulunduğumuz küresel ekonomide yabancı yatırımların veya yabancı teknolojinin ülkemize çok daha hızlı bir şekilde gelmesi büyük avantaj. Bunun yanı sıra çalışanların eğitim, genel yetenek ve bilgi düzeylerini artırmak gerekiyor. Eğitim ve bilgi seviyesindeki artış, teknolojideki gelişmeleri beraberinde getiriyor. Bunun için insan kaynağına yatırım yapılmalı. Bu alanlarda sağlanacak gelişmeler ekonomik ve siyasi yapılarda iyileşmeyi sağlıyor. Tabi ki bunların sağlanması için ekonomik istikrar son derece önemli bir unsur. Sonuçta Sürdürülebilir Büyüme dediğimizde fiyat istikrarının bozulmadığı, ekonomik göstergeler ile makroekonomik dengelerin uyumlu olduğu, potansiyel büyüme seviyesine yakın büyüme oranlarının gerçekleştiği dönemler söz konusudur.

Yabancı yatırımların artması, yeni şirketler kurmanın kolaylaşması, bu yeni şirketlerin daha kolay kredi bulabilmesi, iş hukuku ve yasal zorunlulukların daha esnek bir hale getirilmesi gibi geliştirmelerin en önemli sonucu rekabet avantajını artırmak. Türkiye’nin sürdürülebilir büyüme performansına ulaşması için rekabetçi bir ekonomiye sahip olması ön koşul. Devlet Planlama Teşkilatı’nın ortaya koyduğu sürdürülebilir büyüme stratejilerinde de bu etkenleri görmek mümkün. Oluşturulan planda makroekonomik istikrar, makroekonomik kazanımların sosyal politikalarla güçlendirilmesi, yapısal ve kurumsal reformlar, yatırımların ihracata ve teknolojik gücü artırmaya yönlendirilmesi gibi unsurlar önemli yer tutuyor. Teknoloji tarafında ise Türkiye’nin AR-GE altyapısını güçlendirecek adımlar atmak gerekiyor. Yeni teknolojinin geliştirilmesi için yapılan çalışmalar ekonomik yapıda gerekli dönüşümü sağlayarak verimlilik ve büyüme hızını artıracaktır.

İşletmelerin sürdürülebilir büyüme trendini yakalamaları için öncelikle doğru stratejiler geliştirmesi ve bunları hayata almak için gereken kararları etkin bir şekilde almaları gerekiyor. Bu da kaliteli ve güvenilir verilere hızlı bir şekilde ulaşmak ile mümkün. Sürdürülebilirlik hedefine ne kadar ulaşıldığını ölçmek, izlemek ve riskleri yönetmek için etkin yönetim platformları oluşturulmalı. Gereksiz verilerin işlenmesi yüzünden oluşabilecek vakit kaybından kurtulmak, çevresel ve sosyal ortamları da içeren ‘büyük resim’i görmek gerekiyor. Bu alanda BT’nin sağladığı imkan ve uygulamalar bu ihtiyacın giderilmesine olanak sağlıyor. Bu sayede sürüdürülebilirlik stratejileri daha kolay uygulamaya alınıp başarısı etkin olarak ölçülebiliyor. BT yatırımlarının yanı sıra, bu yatırımları en doğru şekilde yönlendirecek kalifiye işgücüne de ihtiyaç var. Bu da işgücü eğitimine yatırım yapmakla sağlanıyor. İçinde bulunan pazarın trendlerine göre hareket etmek, elde edilen bilgileri bu şekilde yönlendirmek gerekiyor. Kısacası rekabette fark yaratmak için trendlerin önüne geçmek, bunun için de doğru BT ve İK yatırımları yapmak lazım. Böylece sürdürülebilir büyüme ve karlılık yakalamak mümkün.

Sürdürülebilir büyümenin oluşmasında bilişimin rolü nedir?

Sürdürülebilir Büyüme’yi sağlamak için performansı doğru yönetmek son derece önemli bir konu. Büyüme için kullanılan maliyetleri azaltma, karlılığı artırma ve hizmet – servis seviyelerini yükseltme gibi yöntemlerin ardında iş performansını artırma odağı olmalı. Çünkü günümüz dünyasında ‘İş Performansı’ kavramını sadece finansal performans çerçevesinde değerlendirmek yanlış olur. Müşteri yönetimi, satış ve pazarlama, insan kaynağı, ürünler/hizmetler ve tedarik zinciri kavramı da iş performansını değerlendirme sürecinde önemle ele alınması gereken konular. Kavramın bileşenleri arttıkça kurumlar bazında performans yönetiminin farklılaştığını söylemek mümkün.

İş performansını doğru ve etkin bir şekilde yönetmek için kurumsal kaynakları planlamak, tedarikçileri yönetmek, müşteri ilişkilerini ve riskleri kontrol altında tutmak, insan kaynağını yönetmek ve etkili bir karar alma sistemi için hızlı ve güvenilir raporlar almak gerekiyor. İşte Sürdürülebilir Büyüme için bilişimin önemi tam da bu noktada ortaya çıkıyor. Bilişim, iş performansını yönetmek için ERP, CRM, SCM, BI gibi araçlar sağlıyor. Doğru bilgi günümüzde şirketlerin sahip olduğu en önemli kaynak. Bu uygulamalar sayesinde iş performansını doğru yönetmek için ihtiyaç duyulan açık ve güvenilir bilgiye ulaşılıyor. Hızlı değişen iş koşullarına bu uygulamalar sayesinde zamanında cevap verilebiliyor.

Bu araçların şirket bazında özelleştirilecek ihtiyaçları daha kolay karşılamasını sağlamak mümkün. Büyüme stratejisi izleyen şirketler BT yatırımlarını önemle ele almalılar. Kritik olan verimli bir BT altyapısı kurmak ve onu etkinleştirmek. Günümüzde BT yatırımlarını; büyüyen pazar rekabetinin, yeni fırsatlara ulaşım zorluğunun ve işletme maliyetlerinin kontrol altında tutma gerekliliğinin getirdiği bir iş ihtiyacı olarak görmek gerekiyor. Ayrıca riskleri doğru tanımlamak, proaktif kararlar alabilmek ve stratejileri daha güvenilir analizlere dayandırmak için yine bu araçlara ihtiyaç var. Daha önceden bahsettiğimiz gibi iş süreçlerini sosyal ve çevresel faktörlerle birlikte ele almak sürdürülebilir kalkınma için son derece önemli. Bunun için yine bilişimin sunduğu olanaklara ihtiyaç var. Örneğin ‘Yeşil BT’ çözümleri kullanılarak enerji sarfiyatı azaltılmakta, şirket karlılığı artırılabilmekte ve çevreye katkı sağlanabilmektedir. Bu da sürdürülebilir büyüme stratejileri açısından önemli bir adım.
  
Şirketlerin spesifik iş ihtiyaçlarını ortaya koymaları ve stratejilerini belirlerken hangi bilgi işlem çözümünden ne şekilde faydalanacaklarına karar vermeleri sürecinde yetkin insan kaynağına sahip olmasının yanında doğru BT çözüm sağlayısıcı firmalarla çalışması da son derece önemli. Biz Bimsa olarak 35 yılı bulan tecrübemiz ve çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren Türkiye’nin öncü kuruluşlarından oluşan referanslarımızla müşterilerimizin iş performansını artırmasına katkı sağlayan güvenilir bir iş ortağıyız. Bilgi birikimimiz sayesinde platformdan bağımsız çözümler sunabiliyoruz. Sunduğumuz ürün ve hizmetlerin, müşterilerimizin sürdürülebilir büyüme trendini yakalamasında son derece önemli bir rol oynadığının bilincindeyiz. Bu yüzden danışmanlarımıza yatırım yaparak, gelişen ve değişen yeni teknolojik uygulamalar konusundaki güncel bilgilerini korumak için sürekli eğitimlerden geçmelerini sağlıyoruz. Böylece her zaman güncel teknoloji ve çözümlere hakim olan uzman kadromuz, müşterilerimize değer yaratan çözümler üretiyor. Müşterilerimizin sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmaları için kurumsal kaynak planlaması, müşteri ilişkileri yönetimi, ürün ömürü yönetimi, çevre ve iş güvenliği yönetimi, performans yönetimi, geridönüşüm yönetimi, enerji yönetimi ve tedarik zinciri yönetimini içeren uygulamalar sunuyoruz. En büyük amacımız müşterimizin yaptığı yatırımın hızlı geri dönüşünü sağlamak.

Güngör Kaymak, Bimsa Genel Müdürü